Türk mutfağının en asil ve köklü lezzetlerinden biri olan Hünkar Beğendi, sadece közlenmiş patlıcanın nefis beşamel sosla dansı ve üzerindeki yumuşacık etin büyüsüyle değil, aynı zamanda taşıdığı ilginç ve biraz da şaşırtıcı tarihle de büyüler. Bu enfes yemeğin doğuşu, Osmanlı'nın görkemli dönemlerine, Sultan Abdülaziz'in saltanat yıllarına ve uluslararası bir ziyafete dayanır.
Hikaye, 1867 yılında İstanbul'u ziyaret eden dönemin Fransa İmparatoriçesi Eugénie (Ejeni) onuruna verilen görkemli bir ziyafette başlar. Saray mutfağı, Osmanlı misafirperverliğinin ve mutfak sanatının zirvesini sergilemek için hummalı bir hazırlık içindedir. Sofra, en nadide ve özenle hazırlanmış yemeklerle donatılacaktır.
Ziyafet için hazırlanan özel yemeklerden biri de, son derece titizlikle pişirilmiş, adeta ağzında dağılacak kıvamda bir et yahnidir. Ancak tam bu yemeği ziyafet salonuna taşıma anında, büyük bir aksilik yaşanır. Aşçılardan biri veya yardımcıları, heyecan veya bir dikkatsizlik sonucu, hazırlanan bu nadide et yahnisini yere düşürür! Saray mutfağında büyük bir telaş ve panik başlar. Sultan'ın ve önemli misafir İmparatoriçe'nin huzuruna götürülecek yemek dakikalar içinde hazırlanmalıdır. Yeni bir et yahnisini pişirmek için ise ne yeterli zaman ne de malzeme vardır.
İşte tam bu çaresizlik anında, mutfaktaki maharetli aşçıların ustalığı ve pratik zekası devreye girer. Acil bir çözüm ararlarken gözler, ocakta közlenmiş patlıcanlardan yapılan kremamsı, dumanı üzerinde bir püreye (o dönemki adıyla bir tür beşamel veya mahluta benzer bir sos) çevrilir. Bu nefis patlıcan püresi, mutfakta hazır bekleyen daha küçük parçalı veya başka bir yemek için hazırlanmış etle birleştirilir. Patlıcan püresinin kendine has lezzeti ve kıvamı, üzerine konulan etle mükemmel bir uyum yakalar.
Bu "improvize" yemek, büyük bir umutla ve belki de biraz endişeyle ziyafet sofrasına sunulur. Sonuç ise muhteşemdir! Hem Sultan Abdülaziz hem de İmparatoriçe Eugénie, bu yeni ve farklı lezzete hayran kalır, büyük bir beğeniyle yerler. Sultan'ın özellikle bu yemeği çok sevdiği ve büyük övgülerde bulunduğu rivayet edilir.
Bu beklenmedik başarının ardından, ziyafetten sonra Sultan'a "Sultan Beğendi" diye sunulan bu yemek, saray çevrelerinde ve zamanla halk arasında büyük bir ün kazanır. Beğeninin derecesini vurgulamak için "Sultan" sıfatı, "Hünkar"a (Hükümdar) dönüşür ve yemek, tarihe "Hünkar Beğendi" olarak geçer.
Bir kazanın korku ve telaş içinde doğurduğu bu yaratıcılık, Osmanlı mutfağının ustalığıyla birleşerek, günümüze kadar gelen ve her lokmasında hem lezzet hem de ilginç bir tarih barındıran bir başyapıta dönüşür. Hünkar Beğendi, işte bu cesaret, ustalık ve sultanın damağındaki zaferin ebedi lezzetidir.
---
Unutmayın: Her bir malzemenin üzerine tıklayarak o malzemenin kullanıldığı başka tariflere de ulaşabilirsiniz.
-
Kuzu But:
Kuzu But, kas gelişimi ve onarımı için yüksek kaliteli proteinin yanı sıra, biyo-yararlılığı yüksek demir içeriğiyle kansızlığa karşı koruma sağlar. Sinir sistemi ve enerji üretimi için hayati B12 vitamini açısından zengindir. Bağışıklık sistemini destekleyen çinko da içerir. Biberiye, kekik, sarımsak ve kök sebzelerle mükemmel uyum yakalar.
-
Patlıcan:
Patlıcan, mor rengini veren antosiyaninler sayesinde güçlü bir antioksidan kaynağıdır; özellikle nazunin beyin sağlığını destekler. Yüksek lif içeriği sindirime yardımcı olup tokluk hissi verir. K vitamini ve potasyum açısından zengindir. Akdeniz mutfağının vazgeçilmezi olan patlıcan, domates, sarımsak, zeytinyağı, kuzu eti, yoğurt ve nane ile mükemmel uyum sağlar. Sağlıklı ve lezzetli birçok yemeğe dönüşebilir.
-
Kuru Soğan:
Kuru soğan, mutfakların temel taşı ve güçlü bir antioksidan deposudur. İçerdiği kuersetin sayesinde vücudu serbest radikallere karşı korur, iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur ve kalp sağlığını destekleyebilir. C ve B6 vitaminleri ile manganez açısından zengin olup, bağışıklık sistemini güçlendirir. Prebiyotik lifleri sayesinde sindirim sağlığına katkıda bulunur. Et yemeklerinden sebze sotelere, pilavlardan çorbalara kadar geniş bir yelpazede kullanılır. Sarımsak, domates, biber ve kırmızı et ile mükemmel uyum sağlar.
-
Sarımsak:
Sarımsak, içerdiği allisin bileşiği sayesinde güçlü antioksidan ve antienflamatuar özellikler sunar. Bağışıklık sistemini destekleyerek hastalıklara karşı direnci artırabilir. Ayrıca, kan basıncını düzenlemeye ve kolesterol seviyelerini dengelemeye yardımcı olarak kalp-damar sağlığına katkıda bulunur. Geleneksel tıpta yaygınca kullanılan sarımsak, sindirimi destekleyici etkileriyle de bilinir. Et yemekleri, sebze sote ve Akdeniz mutfağının vazgeçilmezi olup, biberiye, kekik gibi otlarla harika uyum sağlar.
-
Domates:
Domates, likopen açısından zengin bir meyvedir; bu güçlü antioksidan kalp sağlığını destekler ve cilt hücrelerini UV hasarına karşı korumaya yardımcı olur. C vitamini ile bağışıklığı güçlendirirken, potasyum ile kan basıncı düzenlemesine katkı sağlar. Özellikle zeytinyağı ile tüketildiğinde likopen emilimi artar. Fesleğen, sarımsak, mozzarella ve çeşitli salata ile makarna yemeklerinin vazgeçilmezidir.
-
Zeytinyağı:
Zeytinyağı, özellikle sızma haliyle, içerdiği yüksek polifenol antioksidanları ve tekli doymamış yağ asitleri (oleik asit) sayesinde güçlü bir sağlık kaynağıdır. Kalp sağlığını destekleyerek kötü kolesterol (LDL) seviyesini düşürmeye, iyi kolesterolü (HDL) yükseltmeye yardımcı olur. Anti-inflamatuar özellikleriyle vücuttaki iltihaplanmayı azaltır, hücre hasarını önler ve kronik hastalıklara karşı koruma sağlar. Sindirim sistemini destekler ve cilt sağlığına da katkıda bulunur. Akdeniz mutfağının vazgeçilmezi olup salatalardan sebze yemeklerine, balıktan baklagillere ve taze ekmekle muhteşem uyum sağlar.
-
Domates Salçası:
Domates Salçası, güçlü bir antioksidan olan likopenin ısıtılarak biyo-yararlılığının arttığı konsantre bir kaynaktır. Bu özelliğiyle kalp sağlığını destekler ve özellikle prostat kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Aynı zamanda K vitamini ve potasyum içerir. Zeytinyağı ile birlikte tüketildiğinde likopen emilimi artar. Soğan, sarımsak, kırmızı et ve baklagillerle mükemmel uyum sağlar, yemeklere derinlik ve umami katar.
-
Süt:
Süt, kalsiyum ve D vitamini açısından zengin olup kemik ve diş sağlığını destekler. Yüksek kaliteli protein içeriği kas gelişimi için önemlidir. B vitaminleri (B2, B12) enerji metabolizmasına katkıda bulunur ve sinir sistemi sağlığını destekler. Bağışıklık sistemini güçlendiren bileşenler içerir. Kahve, tahıl, meyve, bal veya kakao ile mükemmel uyum sağlar. Tatlı ve tuzlu birçok tarifin vazgeçilmez temelidir.
-
Un:
Un, tahılların öğütülmesiyle elde edilen temel bir gıda maddesidir. Vücudumuza özellikle kompleks karbonhidratlar sağlayarak uzun süreli enerji kaynağı olur. Tam buğday unu gibi çeşitleri, yüksek lif içeriği sayesinde sindirim sağlığını destekler, tokluk hissi verir ve kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda B vitaminleri (özellikle B1, B3, B9) ve demir, magnezyum gibi önemli mineraller içerir; bu da sinir sistemi fonksiyonları, enerji üretimi ve kan yapımı için elzemdir. Mutfakta çok yönlüdür; süt, yumurta ve maya ile ekmek, pasta gibi hamur işlerinin temelini oluştururken, sosları kıvamlaştırmada veya sebzelerle uyumlu lezzetler yaratmada da kullanılır.
-
Tereyağı:
Tereyağı, sütten elde edilen, zengin lezzetli bir yağdır. A, D, E, K2 gibi yağda çözünen vitaminler ve sağlıklı yağ asitleri içerir, enerji kaynağıdır. Sindirimi kolaydır. Yemeklere, pilavlara lezzet katar, ekmek üstüne sürülerek veya soslarda kullanılır. Kahvaltı sofralarının ve çeşitli tariflerin vazgeçilmezidir.
-
Kaşar Peyniri:
Kaşar Peyniri, yüksek biyoyararlanıma sahip protein, kalsiyum ve fosfor açısından zengin bir süt ürünüdür. Kemik ve diş sağlığını desteklerken, B vitaminleri (özellikle B12) sinir sistemi fonksiyonları ve enerji üretimi için kritik rol oynar. Kas gelişimine ve hücre yenilenmesine katkıda bulunur. Hafif tuzlu ve aromatik yapısıyla kahvaltıların, tostların ve omletlerin vazgeçilmezidir. Domates, zeytin, taze fesleğen ve kekik ile uyumu mükemmeldir.